Cinsiyet ayrımcılığı, ırk ayrımcılığı kadar çirkin

Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri, cinsiyet eşitsizliğini gidermek için doğru adımların atılmamasıdır.

Cinsiyet ayrımcılığı, ırk ayrımcılığı kadar çirkin
Reklam
Bu Haberi Paylaş:

Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri, cinsiyet eşitsizliğini gidermek için doğru adımların atılmamasıdır.

Siyasette kadın temsili hala bu kadar gerilerde seyreder, kadına şiddet artık sıradan olay görülürken kadının bedenine, örtülü bile olsa kamusal alandaki varlığına yönelik müdahaleleri hiç masum bulmuyorum.

Memleketimizde son zamanlarda kadını devamlı ikinci plana iten, kahkahasından nasıl oturup kalkması gerektiğine, devamlı kadını şekillendirmeye çalışan bir zihniyet hâkim değil mi?
Hal böyleyken pıtrak gibi kadınlar plajı açılmasına ‘pozitif ayrımcılık’ değil, olsa olsa ikiyüzlülük denir.

Reklam

Kadınlar plajının kaldırılmasına itiraz etmenin de tek bir ayrımı oluyor: Muhafazakârlar, modernlere karşı…
Plaj da park da tıpkı sokak gibi, kamusal bir alandır.
Kadın plajı meselesi, her vatandaşın yaşam alanını ilgilendiriyor.
Kadınlar plajını savunanların ezici çoğunluğunun erkek olması ve Silivri’de olduğu gibi, kadınlara fikirleri sorulmadan panellerin örülmesi, zaten plajın aslında ‘kadınlar için’ yapılmadığının kanıtıdır.

Mesele, giderek daha yaygınlaştırılan ‘biz ve onlar’ ayrımcılığının ve kalıplaşmış din anlayışının topluma dayatılmasıdır.
Kadınlar plajına karşı çıkanlara kimse bu yüzden cevap veremiyor.
Kadınlar plajı fikrinin, kadınlar hamamı mantığına bile yaklaşamadığını, ‘asparagas’ diye aceleyle yalanlanan haberden de anlıyoruz.
Tesettürlü kadınlar sözde bikinili iki kadından rahatsız olup şikâyet etmiş. Yanlarında ‘erkek’ çocukları varmış, burası çıplaklar kampı değilmiş…
Demek ki sorun ‘kadın kadına, özgürce denize girmek’ değil… Kendi yaşam anlayışını başkalarına dayatmak.
Kadınlar plajını, ‘tesettür only’ haline getirmekteki amaç, üstsüzü, bikiniliyi ve mayoluyu dışlamak…
Kadınlar plajları ilk açılmaya başladığında itirazım yoktu. İsteyen, istediği yerde girsin diyordum.
Bir oksimoron olan ‘İslamcı feminist’ Hidayet Şefkatli Tuksal’ın bir yazısında: “Kadınların ayrı bir mekânda, bedenlerini erkeklere teşhir etme mecburiyeti olmadan denize girme hakkı yok mu?” diyordu.
Yani denize girmek, bedeni erkeklere teşhir etmekle eşdeğerdi ve kadınların bikini ve mayolarla dolaşması, bir nevi ahlaksızlıktı.
Şahsen bu düşünce şeklinin, ‘Açık giyinen kadın, tacizi tecavüzü hak eder’e kadar vardığını düşünüyorum.

Bizler, çok değil birkaç yıl öncesine kadar farklılıklarımızla bir arada olmayı ve birbirimizi kabullenmeyi konuşmuyor muyduk?
Başörtülülerin her alanda, eşit olarak var olma hakkını bu yüzden savunmadık mı?
Son yıllarda Türkiye’nin pek çok plajında haşemalı kadınlar da gönül rahatlığıyla denize girmiyor mu?
Peki haşemanın suyu mu çıktı?

Fethiye’nin Belcekız plajına gidin, ya da Gökçeada’da sörf yapılan Kefaloz’a… Bir tarafta bikinililer, bir tarafta haşemalı kadınlar, huzur içinde aynı plajı paylaştıklarını göreceksiniz.

Karma bir plajı ayırdığınız anda, bir arada yaşayanları birbirinden koparmış oluyorsunuz.
Daha kötüsü, böyle bir ayrımın olması, tıpkı lokantalardaki ‘aile salonu’ uygulaması veya ‘bayan yanı’ dayatması gibi kadınların istese de istemese de kendilerine işaret edilen hareme gönderilmesi anlamına gelmiyor mu?

Cinsiyet ayrımcılığı, ırk ayrımcılığı kadar çirkin bir şey değil mi?
Bugün tesettürlüler, aşağılanmadan, hor görülmeden başkalarıyla aynı plajı paylaşabiliyor, aynı mekanlara gidip okullarda eşit muamele görüyorsa, bunu tersine çevirmeye çalışmak neden?
Kadın plajlarını savunmakla, okulların zorla imam hatipleştirilmesini savunmak arasında da pek fark yok.
İkisinin de temelinde kadın ve erkeği kamusal alanda birbirinden ayırmak, koparmak ve baştakilerin uygun gördüğü dini yaşam biçimini dayatmak var.
Kadınlara özel plajların çoğalması, özgürlük değildir. Sadece muhafazakâr kadınların değil, kadın-erkek herkesin özgürlüğünü sınırlamaktır.
Eğer özgürlük bu olsaydı, Suudi Arabistan’dan İran’a, şeriatla yönetilen ülkelerden Türkiye’ye turist akın etmezdi.

Kadınlar plajına okey dedikten sonra sıra herhalde kadınlar otobüsüne gelecek.
Oldu olacak sokakları parkları da parselleyin, adına ‘pozitif ayrımcılık’ dersiniz!

Son olarak; her güzel plaj ve koy özele satılırken halkın yararlanabileceği plajların ne kadar kısıtlandığını hatırlatayım.
Kadınlar plajını savunmadan önce, özelleştirilen, önemli şahsiyetler için kapatılan plajlara karşı durun.

Silivri’de de kadınlar plajını savunan parti temsilcilerine bir kadın olarak yerin dibine batsın özgürlük anlayışınız diyorum.

Bu Haberi Paylaş:
Reklam
ETİKETLER:
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ