Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ile birlikte çiftçilerle buluştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte İstanbul’un Silivri ilçesine bağlı Seymen köyünde çiftçilerle buluştu.
Çiftçiler, kendilerini ziyaret eden Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’na çay ikram etti. Kılıçdaroğlu, çiftçilere çay için teşekkür etti.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, saat 16.00’da Silivri’nin Değirmenköy beldesinde çiftçilerle bir araya geldi.
İBB’nin çiftçiye destek projesi kapsamında gerçekleştirdiği etkinlikte 10 ilçe, 121 mahalledeki 2 bin 217 çiftçiye, bin 541 ton ekmeklik buğday tohumu desteği verileceği, bu tohumların 61 bin 670 dekar alana ekileceği duyuruldu.
Bunun yanı sıra 10 ilçe 128 mahallede bin 654 çiftçiye 160 bin 500 litre mazot desteği verileceği belirtildi.
Çiftçinin traktörüne mazot doldurdu
Kılıçdaroğlu etkinlikte yaptığı konuşmasının ardından İmamoğlu ile birlikte tankerden çiftçinin traktörüne mazot doldurdu.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“Çiftçiler üretecek ve kazanacak”
Çiftçi ektiği ürünün karşılığını almalı. Alın terinin karşılığını almalı. Bu nasıl bir formülle olabilir? Onu söyleyeyim. Allah nasip eder, oy verir, bizi iktidara taşırsanız nasıl yapacağımızı size anlatacağım. Çiftçi ekiyor; ister buğday, ister mercimek ne istiyorsa, mısır, ayçiçeği, ne istiyorsa dönümün maliyeti bellidir. Ne kadar gübre kullanıldı, ne kadar işçilik var, ne kadar ilaç var, mazotu ne kadar? Bütün bunların hepsini çağırırsınız Ziraat Odaları Birliği başkanını dersiniz ki, ya dönüm maliyetini çıkar. Sulu arazi, susuz arazi neyse dönüm maliyeti çıkar. O maliyet artı üstüne makul bir kar verirsiniz, koyarsınız. O da eşittir, taban fiyat olur. Yani taban fiyat sizin karınızı da içeren bir fiyat olmak zorundadır. Aksi halde siz ektiğiniz ürünün karşılığını alamazsınız. Amacımız herkes ekecek. Herkes üretecek ama hiçbir çiftçi zarar etmeyecek. Belirlenen makul fiyatın üstünde çiftçi alacak buluyorsa, alıcı buluyorsa satabilir, ihraç edebilir. Ama çiftçinin zarar etmediği bir modeli hayata geçirmezseniz Türkiye’de insanlar aç kalır ve biz bunların tamamını bir şekliyle dışarıdan almış oluruz. Yine bizim çiftçi kardeşlerimizle ilgili pek çok güzel düşüncelerimiz var. Sizler üreteceksiniz, kazanacaksınız. Dolayısıyla sizler kazandığınız zaman Türkiye’nin karnı, 85 milyonun karnı doyacak.”
“KIRSALDA ÇALIŞAN KADINLAR VE GENÇLER, TAMAMI SİGORTALI OLACAK”
Biz ayçiçeğini, buğdayı, mercimeği, mısırı, canlı hayvanı, eti dışarıdan alıyoruz. Oysa bunların tamamını Türkiye’de üretmek mümkün. İnşallah yapacağız. Göreceksiniz. Buradan söz vereyim sizlere de kırsalda çalışan kadınlar ve gençler, tamamı sigortalı olacak. Onların sigorta primini devlet ödeyecek. Göreceksiniz. Sizin üretmeniz, çalışmanız lazım. Sizin sosyal güvenliğinizin olması lazım. Ben, kadının kırsalda çok çalıştığını, emek harcadığını biliyorum. Ama kadın, genelde sigortalı değil. Belli bir yaştan sonra gelir de elde edemiyor. Dolayısıyla sosyal güvenliği yok.
GENÇLER, ŞEHRE GİDECEKSE EĞLENMEYE GİTSİN; CEBİNDE PARA, İMKAN OLSUN
O nedenle siz üretin, çalışın ama kırsalda çalışmak kaydıyla bütün kadınların ve gençlerin, genç erkek de olabilir, kadının da sosyal güvenlik primlerini devlet ödeyecek. Böylece siz, zamanı gelince emeklilik hakkına kavuşmuş olacaksınız. Hiç meraklanmayın. Gençler, ‘büyük kentlerin varoşlarına gidip asgari ücretle iş bulur muyum, bulmaz mıyım’ diye köyü terk ediyorlar. Bu, çok büyük bir tehlike. Etmemeleri, burada çalışmaları, üretmeleri, kazanmaları lazım. Gidecekse eğlenmeye gitsin şehre; cebinde para, imkan olsun.
“TİPİK BİR ÖRNEK BURASI”
Bunu yapacağız, bütün Türkiye’de yapacağız bunu. Tipik bir örnek burası. Başkan, gayet güzel, ‘bir köy meydanı’ diye size pek çok şeyleri anlattı zaten. Son derece mutlu oldum. Siz ne kadar mutlu olursanız emin olun ben de o kadar mutlu olurum, Belediye Başkanı’mız mutlu olur. Sonuçta hepimiz, bu güzel ülkede birlikte yaşamak istiyoruz. Huzur içinde yaşamak istiyoruz. Kimse kimseye muhtaç olmamalı. Her evin mutlaka bir asgari gelir güvencesi olmalı. Bütün bunların tamamı hafızamda, hiç düşünmeyin. Bunların tamamını hayata geçireceğiz.
“O LİDERLERLE ARADA BİR ARAYA GELİYORUZ, KONUŞUYORUZ”
Beraber çalıştığımız, Türkiye’nin düzelmesi için beraber mücadele ettiğimiz partili arkadaşlarımız da diğer liderler de var. O liderlerle arada bir araya geliyoruz, konuşuyoruz. 2 Ekim’de tekrar bir araya geleceğiz ve konuşacağız. Gerçekten de gidiş, iyi bir gidiş değil aslında. Bu endişe sadece bende değil. Hemen hemen Türkiye’nin neresine gidersem aynı endişe dile getiriliyor.
“HER BİRİMİZ TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ İÇİN ENDİŞE TAŞIYORUZ”
Sizden sadece bir şey istirham ediyorum; bu televizyonlar, gazeteler, şunlar, bunlar, ‘yok ihtilaf çıktı, yok kavga çıktı, şöyle oldu, böyle oldu…’ Bunların hiçbirisine inanmayın. Her birimiz, Türkiye’nin geleceği için endişe taşıyoruz ve bu endişeleri gidermeye çalışıyoruz. Hiçbir ayrım yapmadan herkesin en azından düşünce özgürlüğünü, ekonomik güvencesini sağlama imkanımız var. Bunu yapacağız. Herkesin üretmesi, çalışması lazım. Alın terine değer verilmesi lazım. Alın terine değer vermeyen bir ülkenin zaten büyüme şansı yok. Öbür türlü, Türkiye geriye gider, bugün yaşadığımız tabloda olduğu gibi. O nedenle sizin alın terinizi değerlendirmek bizim boynumuzun borcudur.”


